Friday, September 9, 2011

eskiden bi maarif koleji vardi, harbi ne oldu ona?

ılık bir agustos aksami.


ılık derken bizim orasi icin. burasi icin bayagi sicak bir cuma aslinda.


tek katli binaya, kücük bir jungle’i andirir yesilliklerin arasindan gecerek ulasiliyor. toprak yumusak ve nemli, zaten o kadar düzenli yagmur aliyor ki, tas diksen meyve verecek. ilk elmalar cikmis bile. hava gündüzki kadar aydinlik degil, gurup (bu kelimeyi kullanmayi seviyorum) baslamis coktan. ama zaten burada günesi ufka yakin görmek cok zor; her yer daglik, tepelik. ya birden doguyor, ya da “pat” diye bi anda gidiyor.

3 tarafi koca pencerelerle cevrili ana salonun isiklari yanmis, sari ampüllerin cig isigi her yerde. iceride 10-15 yetiskin oturmus, birazdan baslayacak tanima-tanisma seansini bekliyorlar.

önce erkek olan basliyor kendini tanitmaya. uzun boylu, ellili yaslarinda gösteriyor. ki zaten "52 yasindayim. 20 yildir bu isi yapiyorum" diyerek giriyor söze. saclari beyazlamis. ama dökülmedikleri gibi uzatilacak, hatta arkadan toplanacak kadar da kuvvetliler. kulagindaki küpe; kemikli yüzü ve saclari ile uyumu tamamlamis.
"iki oglum var" diye devam ediyor, bahceden toplanmis olduklari belli olan elmalarin durdugu masaya yaslanarak. "biri 19 yasinda. okuyor ve ayrildigim esimle birlikte yasiyor. digeri 22 yasinda ve hayatindaki bazi yanlis kararlar sebebiyle su an benimle yasiyor. bakalim kisa vadede bir cözüm gelistirmesini bekliyoruz" diyerek bagliyor sozlerini. isine hakimiyeti, isine sevgisi her halinden anlasiliyor.

sonra katilimcilar basliyorlar kendilerini tanitmaya. 5-6 farkli ülkeden kadinli erkekli grup bazen cok bozuk, bazen hoch ötesi, bazen de agir schwyz aksanlariyla gecistiriyorlar bu seansi. bazilarinin 2. gelisi, tecrübeliler bu konuda.

daha sonra kadina geciyor söz. yeni olmanin verdigi bir gerginlikten olsa gerek ya da sirf öyle tercih ettigi icin oturarak anlatiyor kendini. yasindan bahsetmiyor. ama 35-40 arasi oldugu anlasiliyor yüzünden. son 11 yildir buralarda degilmis. italya'da calismis o sürede. yeni dönmüs. döndügü icin cok mutluymus ve de cok heyecanliymis. evli degilmis. 1,5 yasinda bir cocugu varmis. erkek arkadasiyla birlikte yasiyormus.

en son, ikisi birden önümüzdeki yilin nasil gececegine, nelere dikkat edip, nasil aksiyonlar alinmasi gerektigine deginiyorlar bir sure. toplantinin finalinde hazirlanmis mutevazi bir atistirma masasinin etrafinda toplanip sohbete basliyorlar. teker teker veda edip ayrilana kadar.

ilk biz ayriliyoruz mekandan. ama aklim uzun sacli, küpeli adamla, evlenmeden cocuk sahibi olmus ve erkek arkadasiyla birlikte yasayan kadinda kaliyor...
bizim orada bu tercihleri, bu acikliklari, bu özgüvenleriyle nerelerde yasayabilirlerdi, nasil bir is yaparlardi, nasil bir hayat sürerlerdi acaba diye düsünüyorum. önyargili olmayayim, pesin hükümlü yaklasmayayim diyorum ama 39 senenin de yasanmisligi var ortada. yeri geldiginde ne kadar hoyrat olabildigini biliyorum bizim oralarin; 10-20 nesil de gecse degisecegini zannetmiyorum insan yipratma konusunda.



















burada ise mahallemizin anaokulu onlara emanet. ve dana’miz hergün kosturarak gidiyor o okula. bi bizi ciddiye aliyor kendisi bir de herr schönmann’i. ki onunla tanistigindan beri “baba erkeklerin saci uzun olur mu? erkekler küpe takar mi?” diye sormuyor artik. cocuk sahibi olmak icin evlenmenin de gerekmedigini 1-2 seneye anlar herhalde. peki bu “iyi” mi “kötü” mü? benim icin iyi. kendi adima mutluyum böyle bir okulda okudugu, böyle ögretmenleri oldugu icin. ben de okumak isterdim sanirim.
aslinda düsününce; benim okullarim da kötü degildi o kadar. ama arkadaslarim olmasa da hic cekilmezlerdi allah icin. gerci bu sekil bi okul daha eglenceli olurdu sanirim ayni kadrolarla. ya da olmaz miydi ki acaba?


amaaaannn neyse ne artik.



kapanis icin "egitim sart" ise, bu konuda tek sarki bilirim ama bu yorumunu paylasirim: http://www.youtube.com/watch?v=UrdbP-EcP6g&feature=related





2 comments:

  1. oncelikle yahya kemal'den iki misra yaziyorum senin icin, madem severmissin:
    "....
    Gurûba karşı bu son bahçelerde keyfince,
    Ya aşk içinde harâb ol,ya şevk içinde gönül,
    ..."
    daha sonra o aksamki toplantida ben de ordaydim:)
    sonuc olarak burada yasamamizin arti hanesinde en ust sirada bulunan yasam kulturune dair iyi bir ornek guzel bir yazi olmus, ellerine saglik.
    sebnem.

    ReplyDelete
  2. şarkı ile koptuğumu söyleyebilirim fıradım:)
    bizim de okul açıldı bildiğiniz üzere, ben de gözlemlerimi yazayım da,aradaki 7 farkı bulun bakalım...

    ReplyDelete